banner171

BİR KUMANDAN GEÇTİ BU DÜNYADAN

Öyle bir adam düşünün ki, herhangi  bir suçla ilişkisi ispatlanamadığı halde, herkesin şikayet ettiği Türk yargı sisteminin yavaşlığından zerre kadar etkilenmeden çok kısa bir süre içerisinde ifadesi alınmış, iddianamesi hazırlanmış, mahkemesi icra edilmiş ve hakkında hüküm çıkmış. Hüküm dediysek İdam cezası yani, bildiğiniz asalım demişler. 
Terörist başı Apo nun yakalanması ve idam cezasının kalkması ile de cezası müebbet hapse çevrildi. Cezaevinde maddi ve manevi en ağır işkencelere maruz bırakıldı. Üstelik tecrit altında, tek başına bir hücrede geçirdi bu mahpus hayatının çoğunu. Tam 16 yıllık esaret hayatının ardından nihayet İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 2014'de, yargılandığı davada, yeniden yargılanmasına ilişkin talebini kabule değer gördü. Tutuklulukta ve infazda geçirdiği süreyi de dikkate alan mahkeme, her türlü kuşkudan uzak, hukuka uygun kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle Bolu Cezaevinden tahliye etti.
Anlattığım kişi Salih Mirzabeyoğlu’ndan başkası değil elbette.
 
28 Şubat sürecinde İBDA-C Terör Örgütü Lideri olduğu iddiasıyla 1998’de gözaltına alınarak yargılandı ve müebbet hapis cezasıyla cezalandırıldı. Yakalandığı güne kadar herhangi bir karakola düşme, gözaltına alınma, hakkında şikâyet vb. olmayan bir isim, bir anda ülkenin en azılı suçlularından biri haline gelmiş oldu. Üzerine atfedilen suçların hiç birisi ispatlanamadı, gözaltında iken verdiği ifadenin üzerine eklemeler yapılarak jet hızıyla iddianame ve yargılamalar bitti. 
Yazmış olduğu 60 adet kitabı sayesinde etkilemiş olabileceği kesimlerin yaptıkları fevri hareketlerin örgüt yaftası içinde değerlendirilmesi ile, kendisini bu örgütün lideri olduğu iddia edilmiş ve ceza almıştır. Bakınız iddianamede geçen bir cümlede ne diyor : “İBDA-C adlı örgütün lideri olan kod adı ile kurulacak Büyük Doğu İslâm Devletinin Komutanı seçilecek olan Kumandan Kod Salih İzzet Erdiş'in örgüt mensuplarının gerçekleştirdiği eylemlere doğrudan doğruya katıldığı tespit edilememiş olmakla beraber....Lidersiz bir örgüt düşünülmediği gibi, örgüt mensuplarının gerçekleştirdiği eylemlerden de örgüt liderinin sorumlu tutulmaması eşyanın tabiatına aykırı düşer.” Bu ifade ne anlama geliyor biliyor musunuz? 
Eylemlere katıldığı ve talimat verdiği tespit edilememiş olmakla beraber örgüt lideri kabul edilmektedir! Yani ortada hiyerarşik bir ilişki yok. Hiyerarşi olması bir tarafa tanışıklık yok. Eylem yok. Talimat yok. Fikrî bir yakınlık, bağlılıktır söz konusu olan.

Bir örnek vererek bu ifadeyi açalım isterseniz. Meselâ AK Parti’li bir belediye başkanı cinayet işlemiş olsun. İşlenen bu suçtan dolayı, sırf o partiye mensup diye “Sanık AK Parti’lidir, Recep Tayyip Erdoğan ile aralarında hiyerarşik bir bağ vardır. Talimatı ondan alması kuvvetle muhtemeldir. Madem hiyerarşik bir bağ söz konusudur, o zaman Tayyip Erdoğan da suçludur.” denilebilir mi? 
Nitekim kendi de ifadesinde anlatıyor bu durumu: “Komiser veya komiser yardımcısı Bahrinin “Yukarıdan bastırıyorlar; sen İBDA-C örgütünün lideri olduğunu mecburen kabul edeceksin. Biz sana kötülük yapmak istemiyoruz; isteseydik evinin bahçesine eroin gömer, eroin yakaladık derdik… Gel sen şunu (İBDA-C örgütü liderliğini) güzellikle kabul et…

Benim bu güzelliği kabul etmemem karşısında Mehmet hışımla atıldı: “Yuh be sana!.. Bi Terör Örgütü’nün başıyım diyemiyorsun, delikanlılık yapamıyorsun! Burada eylem yapmış kaç kişi seni öve öve bitiremedi... Bir slogan bile atamadın! 
İBDA ile İBDA-C arasındaki fark ve “kendinden zuhur” bahsi ile “anlamak için sordukları sorulara da, “ben orada kaç tane kitap yazmışım, okuyun” deyince, Bahri, şu tersine harika cevabı verdi:-“Aslanım, Savcı senin kitaplarını okuyacak değil. Buradan önüne ne giderse o…” iddianame 14 günde tamamlanıyor, mahkeme hâkimi ise 28 Şubat sürecinde başörtülü kızlara üniversite okuma imkânını kapatan İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun Ergenekon davasında gönüllü avukatlığına soyunmuş bir isim: Metin Çetinbaş. Yapıştırıveriyor İdam kararını.
 
Bu ve bunun gibi nice asılsız iddialar neticesinde Salih Mirzabeyoğlu, 28 Şubat cuntasının emriyle yıllarını hapiste geçirdi. Bakınız Sedat Peker, ne diyor;
“Hayatı boyunca kitap yazmaktan başka bir eylemi olmayan insanı sadece fetöcülerin gerçek yüzünü teşhir etti diye 16 sene hücrede yatırmak nedir? Bu günah 28 Şubatçıların ve fetöcülerin ortak günahıdır. Bu günahların hesabını sorabilmemiz için bence şu öğretiyi kendimize rehber olarak seçmeliyiz ”zafer bir bedel öderseniz gelir.” Kendimize sormamız gereken soru şudur: Ne kadar bedel ödemeye hazırım. 
Galiba bu vatanın öz evlatlarının gelecekleri ile ilgili plan yaparken yaşanmış bu haksızlıkların intikam meleği ben nasıl olurum. Eğer intikam meleği olmayı başarırsam ne kadar bedel öderim ve ben bu bedeli ödemeye hazır mıyım sorusunu ciddi olarak iç dünyamızda tartışmanın zamanının geldiğine inanıyorum. Görünen o ki ortadoğu karanlığında ipin ucu puştun elinde. o vakit geldiği zaman şaşkınlık yaşamamak için şimdiden yukarıdaki satırlarda yazdığım öğretiyi beynimize yazmalı ve cevabını mutlaka bulmalıyız.”

Böyle sonlandırıyor düşüncelerini Sedat Peker. Bu kez de bu satırları okuyan sizlere ben sormak istiyorum;
Peki Ya siz?
Bedel ödemeye hazır mısınız?
YORUM EKLE

banner208

banner148

banner150

banner153