banner171

Çocuğun gelişiminde oyunun önemi

 Oyun, çocukta doğuştan gelen bir tabiat ve Allah’ın onda yarattığı bir içgüdüdür. Oyunun temelinde, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişiminin mükemmel bir tarzda tamamlanabilmesi için gereken uğraşlar yatmaktadır. Oyun, gelişme ve kişilik kazanma için sevgiden sonra gelen ikinci en önemli ruhsal besindir.
Bu gün karne tatili öğrencilere, velilerine ve tüm eğitim öğretim camiasına hayırlı tatiller diliyorum. Tatil anlayışı kişiye ve ailelere göre değişse de ufak çocukların tatil anlayışı her zaman olduğu gibi oyun oynamak ve anne baba ile iyi vakit geçirmek olduğu unutulmamalıdır.  Buradan bakarak günümüz şartlarında dört duvar arasına sıkışmış çocuklar, hiç işleri bitmeyen anneler, çocuk gelişimindeki oyunun özel bir yerinin olduğu  hakkında yeteri bilgilere sahip olmayan birçok ebeveynler, çocuklarımızın daha bebeklikten itibaren neyi nasıl öğreneceklerine dair kafa yormadan, daha erken çocukluk döneminde dahi özellikle biz annelerin, çocukların bizi anlaması beklentileri dolayısıyla çocuklarımızın zihinsel, duygusal  ve sosyal olgunluklarının gelişmesinde, sağlıklı ruhsal gelişimleri için onlarla birlikte oynayarak vakit geçirmenin veya oynamalarına fırsat tanımanın sevgiden sonra onların ruhsal dünyalarını zenginleştirdiğimiz en değerli mirasımızın oyun olduğunu unuttuğumuz  için; çocuk gelişiminde oyunun önemini hepimize bir hatırlatma olması amacıyla bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı hissettim..(çocukla oynarken bir görev gibi değil, onların dünyasında olmak ve onlara hissettirmek için oynayalım).
Oyun nedir? Neden önemlidir?
Oyun, çocukta doğuştan gelen bir tabiat ve Allah’ın onda yarattığı bir içgüdüdür. Oyunun temelinde, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişiminin mükemmel bir tarzda tamamlanabilmesi için gereken uğraşlar yatmaktadır. Çünkü insan yavrusu, canlılar arasında gelişimini en geç tamamlayan varlıktır. Öyle ki oyun, belli bir amaca yönelik olan ya da olmayan, kurallı ya da kuralsız gerçekleştirilebilen, fakat her durumda çocuğun isteyerek ve hoşlanarak yer aldığı fiziksel, bilişsel, dil, duygusal ve sosyal gelişiminin temeli olan, gerçek hayatın bir parçası ve çocuk için en etkin öğrenme sürecidir. Oyun, çocuk gelişmesi ve kişilik kazanması için sevgiden sonra gelen ikinci en önemli ruhsal besindir. Çocukların oyunu oyun değil, onların en ciddi uğraşıdır.(Montaigne)
Bilinç sahibi olma ve sorumluluk duygularını geliştirir
Oyun, çocuğun ilerideki yaşamında yapacağı işlerin, küçük yaşta iken basit bir misali olduğunu, Fatih Sultan Mehmed’in çocukken, oynadığı oyunlarını çeşitli kaynaklardan okuduğumuzda oyun, çocuğun hiç kimseden öğrenemeyeceği bazı konuları, kendi deneyimleriyle ve eğlenceli olarak öğrenmesini sağlayan, yeteneklerini fark ettiği, yaratıcı potansiyelini kullanabildiği, dil, zihin, sosyal, duygusal ve motor becerilerini geliştirebileceği çok önemli bir fırsat olduğunu yapılan araştırmalar ortaya koymuştur. Buradan bakıldığında biz ebeveynler de gerek kendi çocuklarımız ve gerekse anaokullarında ve ilköğretim çağındaki çocukların oyunları hakkındaki gözlem ve tecrübelerimiz bu araştırmanın ne kadar önemli olduğunu da ortaya koymaktadır. Hatta kendi hatıralarımızdaki çocukluğumuzdan bugüne taşıdığımız izlerin arşivlerinde de çocukken oynadığımız oyunların ne kadar kıymetli olduğu da tecrübelerimizle sabittir. Bu anlamda oyunun çocuğun en tabi hakkı olduğu gibi gelişimine katkılarının önemini anne babaların gerek birlikte ve gerekse o anlamda ev içi veya sosyal çevrede oyun oynamalarına gerek yönlendirilmiş gerekse yönlendirilmemiş zaman ayırarak ve alan açarak, onların oyun haklarını kullandırarak, içinde bulundukları gelişim dönemlerini sağlıklı geçirmelerine dair bilinç sahibi olma gibi bir sorumluluk hissetmelerinde oyunun katkısı kadar bu bilinci taşımak da bir o kadar kıymetlidir..Oyun, çocuğun duygularını, özlemlerini, korkularını, kısaca iç dünyasını yansıttığı bir tiyatro sahnesidir. Çocuk için gerçek dünya ile hayal dünyası arasındaki köprüdür.
Bu bilinç ve sorumluluktan hareketle de çocuklarının gerek birlikte ve gerekse bağımsız oyunları esnasında onları gözlemlemeleri, çocuklarının ilgi alanlarını ve yeteneklerini sağlıklı ve çocuk daha hayatının zeminindeyken tanımış olmaları,  aile içi ilişkilerde de büyük bir kılavuz olmaktadır. Aynı zamanda çocukların, uyaranlara tepkileri ve tepkilerinin hız derecesi anlamında da gelişim dönemlerinin algısı, algıya cevap vermeleri, sonucunun öncesi etkileşim ve iletişimdeki çocukların bireysel ve ortak hareket edebilme yeteneklerinin yine zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimlerinin bir hamur misali kabarma süresini tanıma gibi bir avantajı da yakalamış olduklarının farkındalığının sağlayacağı zenginliği unutulmamaları gerekmektedir. Çünkü, çocukların kişilik gelişimi açısından bugünden yarına ne götüreceklerine vakıf olmaları, (hangi durumun nasıl yönetebileceğinin) kolaylığını da kazanarak her iki tarafın da gerek aile içi, gerek okuldan olmak üzere tüm sosyal alanlarda hayatını daha kolaylaştıracağı malumdur. Örneğin; bir çocuk her türlü oyuncak sunulmasına rağmen, o içlerinden bir tanesine odaklanarak, onunla oynarken o oyuncağın ayrıntılarıyla da özel bir zevkle ilgileniyor ve onunla ilgili gerek oyun içinde gerek oyun sonrası hayaller kurup, etrafındakilere sorular soruyor ise; söz konusu çocuk aslında ilgi alanım budur ve beni destekle diye bas bas bağırmaktadır. Dolayısıyla ebeveyne düşen, onun içinde bulunduğu gelişim döneminden itibaren keşfettikleri yolun izini kaybetmeden, çocuklarını farklı alanlarda da destekleyerek güçlenmelerini sağlamalıdırlar. ‘‘Oyun, bir uyumdur.“ (Piaget) Bu anlamda ebeveynlerin, çocuklarını oyunda izleme gayretleri, onun ileride nasıl bir kişilik geliştirebileceğine dair daha iyi bir fikir edinmeleri anlamına da gelir..
Sağlıklı bir ruh dünyası ‘sevgi’den ve ‘oyun’dan geçer
Çocuklar oyunlarında; anneyi, babayı ve öğretmeni oynarlarken kendilerini daha iyi tanır ve başkalarından ayrıldıkları özelliklerinin de bilincine varırlar. Yeter ki, ebeveynler ve aile ortamı bu bilinci taşımış olsunlar. Yetişkinlerin oyunun, çocuğu işbirliğine iterek, saldırganlık dürtülerinin boşalmasına yardımcı olunduğunu unutmamalılar. Aksi takdirde, duygu dünyasında stresi biriktirerek, depresif davranışlarla çok karşılaşılacağı yine anne baba tarafından göz ardı edilmemelidir. Kısaca evde kazandırılan olumlu, olumsuz nitelikler oyuna yansımaktadır örneğin; evde sindirilen ve kısıtlanan bir çocuğun oyunda hep silik kalabileceği gibi  o çocuğun ileriki hayatında da uyumsuz davranışlar sergilemesini kaçınılmaz kılacaktır..Halbuki sevgi, insan yavrusunun bereketli toprağı olduğu gibi, oyunun da onun ışığı ve suyu olması sebebiyledir ki, ‘‘sağlıklı bir ruh dünyasına‘‘sahip çocuğun sevilmek ve oynamak hakkının adaletli bir bilinçle teslim edilmesi gerekmektedir. Bu anlamda da çocuk, kendi hakkını korumayı ve başkalarının hakkını da gözetmeyi, işbirliği ve paylaşımı da bu şekilde ev içi ve ev dışı oyun ilişkilerinde kazanarak,  toplumsallaşmayı da öğrenmektedir. Bunun içindir ki, çocukluk dönemlerinde toplumsallaşmanın kurallarını en etkili şekilde öğrenmenin alanı da anaokullarıdır. Ancak, anaokulları öğrenmeden ziyade yine öğrenmeye ilgi uyandıran kurumlar olduğu unutulmamalıdır. Yani çocuğa bilgi aktarmak yerine, ondaki var olan yeteneklerin serpilmesine yine büyük çoğunlukta oyun ve farklı etkinliklerle yardımcı olmaktır. Çünkü amaç, "çocukta öğrenmeye ilgi uyandırmaktır.’’
‘Oyun, gerçek dünya ile hayal dünyası arasında köprüdür’
Çocuk oyunda özgür davranarak, yeteneklerini sergilemeyi kazanır. İkili, üçlü oyunlarla da yaşıtlarıyla işbirliği yapmayı öğrenerek, kendini savunma ve uzlaşma zorunluluğunu görür ve kendi bencilliğinden de böylece sıyrılmış olur. Çocuk evde özgür olabileceği gibi, sınırları da yine ilk öğreneceği kurum aile olduğu unutulmamalıdır. Anaokullarında ise toplumsal kurallar ve sınırlı özgürlükler vardır. Yani sorumluluk gerektiren özgürlüğü öğrenerek kişilik oluşumlarının parametreleri de ardışık şekilde yavaş yavaş ortaya çıkarak gelişir. Ve böylece çocuk bir yandan yeni yetenekler, yeni beceriler kazanırken çevresine iyi uyum sağlamakta, öte yandan gelişmenin gereği olarak yeni sorunlarla karşılaştıkça da çözümlediği her sorun, aştığı her yeni engel, çocuğun ruhsal gücünü de oluşturmaktadır. Böylece de çocuk olgunlaşıp, kanatlarıyla uçmayı öğrenmektedir. Kişiliğin sürekli bir uyum çabası olduğu da buradan bakıldığında görüldüğü gibi oyun, çocuğun dili ve etkin bir anlatımı olması sebebiyle dünya hakkındaki bilgisini geliştiren başlıca araçtır. Öyle ki çocuğun gerçek dünyayla hayal dünyası arasındaki köprüdür oyun..
Çocuk oyunlarını ve çocukların oynamalarını önemseyin
Sonuç olarak, çocuğun duygularını, özlemlerini, korkularını, kısaca iç dünyasını yansıttığı bir tiyatro sahnesidir oyun… Bütün anne babalara tavsiyem; çocuklarının bu sahnede Allah’ın onlarda yarattığı oyunla ilgili içgüdülerini aslına uygun yaşamalarına izin vererek, katılarak sebep sonuç ilişkilerini, deneme yanılma yoluyla öğrenmelerinin en önemli aracı olan çocuk oyunlarını ve çocuklarının oynamalarını önemsemeleridir. Selamlarımla…
YORUM EKLE

banner208

banner148

banner150

banner153