banner171

Çocuklarımıza Sahip Çıkalım!

 Son zamanlarda medyadan sıkça duyduğumuz çocuk istismarı ve ölümleri hepimizin canını oldukça sıkmakta. Hele bizim gibi aile yapısına güvenen, ahlaki değerlere sahip olan bir toplumda olan bunca insanlık ayıbı olaya dur demek için hepimizin bir şeyler yapması gerekiyor artık. Çoğumuzun bu tür haberin devamını dinlemeye ya da okumaya gücü yok. Bir de empati kurup o minicik yavrunun ölümden önce yaşadıklarını, tanık olmak zorunda kaldıklarını bir düşünelim. Suçu o kişiye bu bakanlığa, anneye babaya atmaktan çok gelin soralım kendimize ben ne yapabilirim diye?

Konu ile ilgili olarak Aile ve Sosyal Politikalar, İçişleri ve Adalet Bakanlığının ortak toplantılar düzenleyip yapılabilecekler üzerine acilen çalışmalara başlayacaklarını biliyoruz. Ayrıca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın belirttiği üzere çocukların bir yabancının hangi isteklerine karşılık verecekler, çocuğun yabancı ile mesafesi ne olacak şeklinde ailelere çocuklarını bilinçlendirmek üzere detaylı bir eğitimin verileceğini de öğrenmiş bulunmaktayız. 


Yaz ayları geliyor. Tüm okul dönemi boyunca çocuğun sorumluluğunda olan okul çantasını sırtlayıp da okula evladını götürüp getiren anneler, yaz aylarında sabah kahvaltısıyla sokağa çıkan çocuğunu saatler sonra bir şey için hatırlayıp seslenmeye başlıyor. Bekli evin etrafından uzaklaşan belki de oyuna dalan çocuk ilk seslenmelerle anneye cevap vermiyor. Alıyor anneyi bir telaş ve çok şükür ki uzun sürmüyor bu durum, çocuk çıkıyor yakın bir yerden. Hikâye dilerim ki hep böyle bitsin. 
Çocuğumuzun sokaklarda karşılaşabileceği herhangi olumsuz bir durum onun psikolojisinde silinmeyen izlere sebep olabilir. Bu yüzden öncelikle sahip olunan ihmalkâr tutum bir kenara bırakılmalı ve o çocukların anne babaları, teyze halaları, amca dayıları, abla ağabeyleri olarak neler yapabileceğimize bakmalıyız.
Öncelikle çocuklarımızı bir yabancı ile mesafesi ne olmalı konusunda bilinçlendirmeliyiz. Yaşanan örneklerde zarar verme amaçlı yaklaşan kişinin illaki bir yabancı olmayabileceğini de unutmamalıyız. Dışarıda yaşanabilecek herhangi bir olumsuz durumda çocuğun korkmadan, ailesinden çekinmeden anlatmasını sağlaması içi gereken bağı kurmalıyız. Onlara ne olursa olsun kızmayacağımızı, onları çok sevdiğimizi ve ne kadar değerli olduklarını her fırsatta belirtmeliyiz. Her insanın bir mahremiyet alanının olduğunu, aile içerisindeki kişilerin bile çocukla belli sınırlar içerisinde konuşup, belirli bir mesafede yaklaşabileceği üzerinde durmalıyız. Çocukları, kendilerini güvende hissetmedikleri ortamdan uzaklaşmayı, huzursuzluğunu belli etmeyi, bağırarak yardım istemeyi bilmelerini sağlamalıyız. 

Çocuklarımızı yetişkin kontrolü olamadan “sokakta oynuyor” diye saatlerce yalnız bırakmamalıyız. Herhangi bir kişi ya da durum için belirtilen yerden ayrılmamasını, bu gibi bir durumda acilen ailesinin yanına gelip durumu anlatması gerektiğini aşılamalıyız. Toplu taşıma araçlarında çocuğumuzu yaşlı-genç kim olursa olsun tanımadığımız birine teslim etmemeliyiz. İki yaşından sonra izin alınmadan çocukların öpülmemesi konusunda en yakınlarımızı bile uyarmalı ve çocuğumuza bu konuda eğitim vermeliyiz. Her gece uyumadan önce çocukla gün boyu yaşananlar hakkında konuşmalıyız. Böylece ne tür olaylar yaşadığı ve olaylar karşısında neler hissettikleri konusunda bilgi sahibi olabiliriz. 

Yaşadığımız çevre nasıl bir yer olursa olsun toplumdaki ruh sağlığı bozulmuş kişilerin varlığı unutulmamalı, Allah’ın biz kullarına verdiği biricik emanetlerimizi gözümüz gibi korumalıyız. Hele ki onlar bu kadar savunmasız ve korumasızken gereken ebeveynliği yapmalıyız. Bulunduğumuz yer kapımızın önü, alışverişe gittiğimiz kalabalık bir dükkân, park, hastane, oyun alanı… Neresi olursa olsun göz mesafemizden ayırmamalı, emanete iyi bakmalıyız.
Emel AYGÜN
Psikolojik Danışman
YORUM EKLE

banner208

banner148

banner150

banner153