banner171

'Fethullah Gülen demek Erdoğan demek'

Ahmet Hakan, Hürriyet gazetesindeki bugünkü yazısında cemaat ve AKP'lilerin birbirleriyle olan yakınlaşma sonucu aynı potada eridiklerini ileri sürerek, "Artık cemaat demek, biraz da AK Parti demektir. Artık Fethullah Gülen demek, biraz da Tayyip Erdoğan demektir." ifadesine yer verdi.

'Fethullah Gülen demek Erdoğan demek'

Ahmet Hakan, Hürriyet gazetesindeki bugünkü yazısında cemaat ve AKP'lilerin birbirleriyle olan yakınlaşma sonucu aynı potada eridiklerini ileri sürerek, "Artık cemaat demek, biraz da AK Parti demektir. Artık Fethullah Gülen demek, biraz da Tayyip Erdoğan demektir." ifadesine yer verdi.

İşte Ahmet Hakan Coşkun'un o yazısı...

Yeni başlayanlar için AK Parti-Cemaat ilişkisi

BİR: 30 Ağustos’taki Askeri Şûra’yı...
İKİ: Yeni Bakanlar Kurulu’nu...
Hüseyin Gülerce, bu iki alanda AK Parti’nin ilk ciddi sınavını vereceğini söylemiş.
Gülerce’yi “cemaat sözcüsü” olarak konumlandıranlar, bu beklenti karşısında tozu dumana katıyorlar.
Vay efendim, “Cemaat” dişini göstermeye başlamış.
Vay efendim, “Cemaat” hükümeti tehdit ediyormuş.
Vay efendim, yeni bakanlar ve yeni komutanlar “Cemaat”e yakın isimlerden olmazsa ipler koparmış...
Büyük konuşuyorum:
Bu tür iddialarda bulunanlar, son dönemde “AK Parti” ile “Cemaat” arasında oluşan yeni “ilişki biçimi” hakkındazerre kadar fikir sahibi değiller.
Bu yüzden...
Sallıyorlar da sallıyorlar.

İşin doğrusunu anlamak için...
Her şeyden önce...
“Cemaat’in yakın siyasi tarihte izlediği siyasi stratejiler” konusuna bakmak gerekir.
O halde hadi gelin bakalım...
Eskiden “Cemaat”, siyasi arenada şu türden stratejiler izlerdi:
“İslami parti”ye mesafe koyardı.
Erbakan’la ilişki kurmaktansa Ecevit’le ilişki kurmayı tercih ederdi.
Bölünmüş politik yapının koşullarından yararlanarak her kesimle yakın ilişki kurmanın yollarını arardı.
Herhangi bir partiye angaje olmazdı.
Dost kazanmak için özel bir çaba sarf ederdi.
Politik arenada attığı tüm adımların tek bir hedefi vardı: Cemaat faaliyetlerinin serbestçe yürütülebilmesini sağlamak.

Ve gün geldi...
“AK Parti” diye bir olgu ortaya çıktı.
“Cemaat”in AK Parti olgusuna karşı tavır ve tutumu, şöyle bir seyir izledi:
Önce herhangi bir büyük partiyi destekler gibi AK Parti’ye destek oldular: Fazla açık etmeden, alttan alta...
Baktılar ki AK Parti, gitgide daha kalıcı bir yer edecek, bu kez açıktan destek dönemi başladı.
AK Parti gücünü daha da arttırınca bu kez “ittifak” yaptılar.
“İttifak” semeresini verdi: AK Parti’ye iktidar vermek istemeyenler ile “Cemaat”i bir kaşık suda boğmak isteyenler aynı odaklardı ve ortak düşmana karşı büyük bir mücadele dönemi başladı.
Bu sürecin ardından ittifak dönemi bitti, onun yerine “kader ortaklığı” dönemi başladı.
Referandumda alınan yüzde 58’lik büyük başarı, adı konmamış “kader ortaklığı” dayanışmasını daha dapekiştirdi.
Ve en sonunda birbirlerinin içinde eridiler, ayrı gayrı olmayan bir yapıya kavuştular ve hepsinden önemlisi buyeni yapıyı içselleştirdiler.

Kısacası...
Artık “Cemaat” demek, biraz da “AK Parti” demektir.
Artık Fethullah Gülen demek, biraz da Tayyip Erdoğan demektir.
Bu nedenle...
Hüseyin Gülerce’nin mesajını, “Ey Tayyip Erdoğan, ‘Cemaat’e kıyak yap, yoksa desteğimizi çekeriz” mesajıolarak okumak mümkün değildir.
O mesaj, ancak ve ancak “Ey Tayyip Erdoğan, aynı sudan içtik, aynı yoldan geçtik. Biriz ve beraberiz... Cesaretini kaybetme” mesajı olarak okunabilir.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner208

banner148

banner150

banner153