banner171

Lozan, Musul, Darbe, ABD, FETÖ

Merhaba sevgili okurlar,
Başlık biraz anlamsız gelebilir ilk başta. Yazımızı okumaya başladıkça aradaki bağlantıları çözeceğinize eminim.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27. Muhtarlar Toplantısı’nda , “15 Temmuz, Türk milletinin ikinci kurtuluş savaşıdır. Tarihte bize ne yaptılar, 1920’de Sevr’i gösterip, 1923’te Lozan’a bizi razı ettiler. Birileri de bize Lozan’ı  zafer diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada Ege’yi görüyorsunuz, bağırsak sesimizin duyulacağı adaları biz Yunan’a verdik zafer bu mu?” dedi
Bu sözlerle yeniden Lozan Anlaşmasını tartışmaya açan Erdoğan, son günlerde DAEŞ'e karşı gerçekleşmesi muhtemel Musul ve Rakka operasyonları öncesinde yeni beklentiler üzerine sevketti hepimizi.
Öncelikle bu sorunun tarihine inmemiz gerekirse ;

Lozan Barış Anlaşması, Madde 3:

"Irak sınırı: Türkiye ile Irak arasındaki sınır, işbu Andlaşmanın yürürlüğe girişinden başlayarak dokuz aylık bir süre içinde Türkiye ile İngiltere arasında dostça bir çözüm yoluyla saptanacaktır. Anlaşma sağlanamazsa konu Milletler Cemiyeti'nde çözülecektir."
 
Türkiye henüz Milletler Cemiyeti’ne üye bile değilken İngiltere’nin örgütün en etkili üyesi olması ve Türkiye’nin yeni savaştan çıkan ve iyice yorgun düşen ordusuyla, İngiltere ile savaşı göze alamaması Musul’un Türkiye aleyhinde sonuçlanmasında önemli etkenlerdir. Ancak Türkiye’nin Adalet Divanı’na temsilci göndermemesi ve Estonyalı generali Türkiye topraklarına sokmayarak onun bölgedeki Hıristiyanlara baskı yapıldığına dair bir rapor düzenlemesinin etkisi de göz ardı edilemez. Musul sorunu sırasında patlak veren Şeyh Sait ayaklanması, Türkiye’nin Türklerle Kürtlerin kader birliği içinde olduğu tezini İngiltere lehine dönüştürmüştür. 3 Mart 1924’te Halifeliğin kaldırılmasını İngilizler, dünya Müslümanlarını Türkiye aleyhine etkilemede çok iyi kullanmışlardır.
 misaki-milli-nedir.jpg görüntüleniyor
İşte bu ve bunun gibi nedenlerde ötürü, Milletler Cemiyeti'nin kararı ile Musul, Kerkük ve çevresinde ki topraklar, 1932 yılına kadar BM mandası altında kalan Irak'a bırakılmıştır. 
 
27 Mayıs 1960 darbesinde , 12 Mart 1971 muhtırasında, 12 Eylül 1980 darbesinde hep arka planda olan, "Bizim çocuklar işi başardı" diyerek üstü kapalı destek veren ABD, şimdi de piyonu olan FETÖ vasıtasıyla 15 Temmuz'da bir kalkışmaya girişti. Darbe girişimi öncesinde Rusya ile yakın ilişkiler içine giren ülkemizin bu ilişkisini yıpratmak için FETÖ yuvası olan Hava Kuvvetlerinde Rus uçağını düşürüp savaş çıkarabilecek kadar ileriye gittikleri ortaya çıktı. Zira 15 Temmuz öncesi Rusya Savunma Bakanlığı'nın, Türk istihbarat birimlerine "bir askeri darbe hazırlığı ile ilgili bilgi verdiği" iddia edilmişti hatırlarsanız. Halbuki aynı ABD bu süreçte sağır ve dilsiz rolünü oynayarak hiç bir şeyden haberi olmadığını açıklamıştı. Böylesi önemli bir süreçte kimin dost kimin düşman olarak addedilebileceği tam bir muamma olmakla beraber, Türkiye'nin milletin başkaldırışı ile sapasağlam çıkması birilerini çok üzmüş olmalı. 
 
Bu yüzdendir ki, Devletimiz ve yöneticileri muhtemel bir Musul ve Rakka operasyonunda ABD ile işbirliğine şiddetle HAYIR demelidir. ABD askerlerinin Cerablus ile başlayan Fırat Kalkanı harekatına her katılma isteğinde ÖSO unsurları tarafından protesto edilmesi bile ABD'nin artık bölgede istenmediğinin başlı başına bir göstergedir. Çünkü Suriye'de devam eden iç savaşı sonlandırmak için hiç bir çaba sarfetmedikleri gibi adeta daha da uzun sürmesi için sürekli bir arayış içerisindeler. En son Rusya ile yapılan ateşkes görüşmelerinden de bir sonuç alınamaması sonucunda sadece Müslümanlar ölmeye devam ediyor.
 
Umuyorum ülkemiz bu süreçten daha güçlü olarak ayrılacak, son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ının kabul ettiği Misak-ı Milli sınırları ile bölgeye huzur ve güven sağlayacaktır.
 
Allah'a emanet olunuz.
YORUM EKLE

banner208

banner148

banner150

banner153