banner171

ONLARDA EMANETLERİMİZ

 Dolabımızda çeşit çeşit renklerde bulunduğu, bizim giymeye beğenip tenezzül etmediğimiz bir devirde yalın ayak bir çocuk, O da emanet değil mi bize bizi yaratandan….
Bizim ayakkabı beğenmediğimiz bir devirde, yalın ayak yürüyen çocuktu beni derinden etkileyen, yaşı çok da değildi 5-6 yaşlarında belki her gün yanımızdan geçen onlarca çocuktan biriydi. Yarınların umudu vardı hala gözlerinde üstü başı bizim eski diye attıklarımızdan da eski, kirli diye yıkadıklarımızdan da kirli..
Gülümsüyordu yüzünde ki o tebessüm henüz eksilmemişti. Bizim kendimize dert edindiklerimizden,keyfe keder hayatımızın, basmakalıp tasaları yoktu üzerinde, daha fazlasını istemiyordu çünkü hiçbir şeyi yoktu. Bizim yüzümüzü güldürmeyecek yüzümüzü ekşitecek o çocuktan daha çok tasalarımız kaygılarımız birikmişti, yarınların içine hapsolmuş yaşamımızda. Dünü bitirmiş bugünü yaşamış yarının kurgusu içinde yitip bıraktığımız zihnimizde.
Sabahın erken saatleri idi, hava hafif serin sabah ayazından daha ılık, bir anne arkasında yoktu seslenmiyordu - çorabını çıkarma! Ayağına terlik giy! Daha erken, kalkma uyu diye üstü de örtülmüyordu..
Belki de bu duyguları hiç yaşamamıştı hiç görmemiş hissetmemişti ya da kaybetmişti.Yanımdan geçip giderken ben ayaklarına dalmıştım düşünüyordum, çözüm bir ayakkabı almakla bitecek miydi?
Bir köpek geldi yanına doğru. Belli korkmuştu, bağıramadı, ağlamadı da oysa o sadece bir çocuktu kendisinin de çoktan unutmuş olduğu çocuk. Belki ağlayarak değişmediğini gördü de sesi çıkmamıştı, minik ayaklarının üzerinde durmaya çalışarak kim bilir ki, neleri sırtında taşıyordu isyan etmeden, yeni bir güneşin doğuşunu sabahını yaşarken
Köpekten kaçarak karşı kaldırıma geçti, önünden geçtiği pastahanenin vitrinine gözü de ilişmemişti.Bakmadı, İradesi erdemine hayran kalmıştım, biz büyükler kadar zayıf değildi. Bende karşı kaldırıma geçmiştim. Büyümüştü yaşı küçük olsa öyle bir gücü vardı ki.. Başı dik eve ekmek götüren bir baba bir ebebeyn gibiydi hali.
Yanında yürüyen, durakta bekleyen insanlar arasında geçerken kimse görmüyordu, Çocuk senin suçun yoktu ki Suç; biz büyüklerin gözlerinin gittikçe körleşmesiydi. Görmezden gelmenin gerekliliğini bilmeyen,annelerimizin dedelerimizin biz torunları gerekli kıldık.
Mutlu görünüyordun, sağa sola bakınarak yürüyordun senin peşinden ben. Ben mutsuzdum sen yürüdükçe benim ayaklarım taşa değdi, soğudu, üşüdü, Sen kadar masum değildik, Sen kadar günahsız.
Elinde bulunan bir parça ekmeği sen paylaşmayı bilirdin, ya biz…Biz paylaşmayı unuttuk, bencil yaşantımızı seçerek yalın ayak yürümedik, değer biçtik kendimizin yansıyan görüntüsüne adlar yerleştirdik, tarttık ederimizi belirledik aslımızı unuttuk.
Döneceğimiz toprağın üzerindekileri asıl bildik, altını değil….
Azize ÇAKIR
YORUM EKLE
YORUMLAR
Figen yoğurtçu
Figen yoğurtçu - 7 yıl Önce

kkokonkonu okadar hassas okadar inceki okurken yüreğimin en derininde o çocuğu hissettim yaşadım bencillikten arınıp bu duyguları herkezin taşıması dileğiyle yüreğine sağlık diyorum

Kerime
Kerime - 7 yıl Önce

kalemine yüreğine sağlık canım benim

banner208

banner148

banner150

banner153