banner171

Başbakan "Eşim hakaret görmesin diye kapıda bekledim"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, YÖK'te akademik arşiv toplantısında açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, 28 Şubat döneminde üniversitelerde yaşanan zorluklara değinerek "Bir profesör olarak eşimin ihtisas bitirme imtihanında hakaret edilmesin diye kapıda bekledim " dedi.

Başbakan
 Başbakan Ahmet Davutoğlu, YÖK'teki Yükseköğretim Akademik Arşiv Projesi tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, "Akademisyenlere aslında zam yapılmadı, maaşları muadilleri ile aynı seviyeye getirildi" dedi.
Davutoğlu, Başbakan olduktan sonra en keyif aldığı ve istifade ettiği toplantılardan birinin Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde akademik yıl açılışı olduğunu, daha önce de Avrupa rektörleriyle bir araya geldiğinde evrensel üniversitelerin gelecek perspektifleri üzerinde kanaatlerini paylaştığını söyledi.

Üniversitelerin, bilginin kaynağı, meşruiyeti, sosyalleşmesi, sistematiği ve analitik çerçeveye oturtulması anlamında insanlık tarihinin en temel müesseselerinden biri olduğunu belirten Davutoğlu, küreselleşmeyle birlikte yeni bir bilgi sistematiği, bilgi araçları, yeni bilgi meşruiyet kanalları oluşurken bütün insanlık birikiminin gözden geçirilmesi ve üniversitelerin bu birikimin neresinde yer aldığının doğru tanımlanması gerektiğini vurguladı.

Türkiye'ye, bulunduğu coğrafyanın, burada ortaya çıkan medeniyetlerin, medeniyetlerin aktardığı bilgilerin başka ülkelerden ve başka ülkelerdeki bilimsel birikimdençok özgün nitelikler kazandırdığını ifade eden Davutoğlu, "Bunun farkında olmamız, üniversitelerimizin insanlık birikimine gelecekte yapabileceği katkılar açısından da büyük önem taşıyor" dedi.

İnsanlık tarihinde bilgi sistematiğinin gelişimi konusunda dört büyük harmanlanma gördüğünü ve bugün dördüncü büyük harmanlanmanın içinde olunduğunu dile getiren Davutoğlu, kadim medeniyetlerde bilginin belli medeniyet havzalarında ve kendi sistematiği içinde kurulduğunu söyledi. Çin tıbbı, Hint matematiği, Mısır'daki astronomi çalışmaları ve Yunan felsefesini örnek gösteren Davutoğlu, her bir medeniyet havzasının kendi bilgi sistematiğini gerçekleştirdiğinin görüleceğini kaydetti. O dönemdeki çalışmaların bugün bile hayranlık uyandıran birikimler olduğunu ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bazen bütün bu geçmişe geride kalmış bilgi birikimleri olarak, bir dönem insanoğlu, bakma temayülündeydi ama şimdi, keşfettikçe bakıyoruz ki Hint veya Oxfordmatematiği arasındaki ilişkide, iki farklı sistematik ortaya çıkabiliyor. Bütün bu farklı medeniyet havzalarında, insanın var oluşuna anlam katan, bu varoluşu tanımlayan bilgi sistematiğini geliştiren tecrübeler yaşandı. Birinci büyük harmanlanma, Büyük İskender'in fetihleriyle birlikte bütün bu medeniyet havzalarının neredeyse iç içe geçmesiyle yaşanan harmanlanmadır ki milattan önce altıncı ve dördüncü yüzyıllar arasında bu medeniyet havzaları birbirleriyle çok daha yakın temas içine geçtiler,harmanlandılar, bir şekilde birikimlerini sentez yapabilecek niteliklere kavuştular. Bu dönemde çok büyük üniversite geleneklerinin oluşmaya başladığını görüyoruz."

"Gönül ister ki üniversitelerimiz kendilerine tarihi referans oluşturabilsinler"

Başbakan Davutoğlu, Harran'da, kalıntılar arasında yürürken o köklü gelenek içinde oluşmuş bilgi atmosferinin hissedilebileceğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Gönül ister ki bütün üniversitlerimiz kendilerine böyle bir tarihi referans oluşturabilsinler. Bizim üniversitelerimiz modern üniversite geleneği itibarıyla yenidir, aynı Cumhuriyetimizin yeni olması gibi, devlet olarak cumhuriyet sistemi itibarıyla, ama ne Cumhuriyetimiz nevzuhur bir devlettir ne de üniversitelerimiz nevzuhur, şartların, konjonktürün içinde çıkmış kurumlardır. Her bir üniversitemizin geriye dönük olarak referansta bulanabileceği bu topraklarda bir medeniyet arka planı vardır."

Amasya ziyaretini anımsatan Davutoğlu, Amasya Üniversitesinin kurumsal olarak 2006'da kurulduğunu ancak Amasya'nın şehir ortamı olarak bu geleneği çok önceden yaşamış olduğunu, Sabuncuzade Şerefettin'in 13'üncü yüzyıldaki birikimiyle, Avrupa'da oluşmamış tekniklerle, cerrahi aletleri keşfederek kullandığını vurguladı.

Bilgi sistematiği açısından ikinci büyük harmanlanmanın, yedinci ve onuncu yüzyıllar arasında aynı medeniyet havzalarında, İslam medeniyetinin oluşturduğu siyasi düzen içinde ortaya çıktığını söyleyen Davutoğlu, Bağdat'ın, Endülüs'teki Kurtuba'nın, Semerkant'ın ve İstanbul'un bilimsel, felsefi, düşünsel çalışmaların merkezi haline geldiğini örneklerle anlattı.

"Hiçbiri birbirini naksederek gelişmemiştir"

Üçüncü büyük harmanlanmayı, "kadim gelenekteki senteze dayalı düşünceyi ikame edecek şekilde rasyonel, analitik düşüncenin modern üniversiteyi kuracak şekilde bütün insanlık birikiminde yol açtığı devrim" olarak tanımlayan Davutoğlu, bu harmanlanmanın, önce Paris, Londra ve Berlin üçgeni içinde doğduğunu, sonra sömürgecilik ve Batı siyasal sisteminin yayılmasıyla birlikte, 19'uncu yüzyılda bütün dünyada modern üniversitelerin doğuşuna zemin hazırladığını belirtti.

Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bunların hiçbirisi diğerini naksederek gelişmemiştir. Her biri diğerinden beslenerek, diğeriyle birlikte yaşayarak gelişmiştir. Bazen moderniteyi yanlış anlayanlar, bunu bir radikal kopuş olarak gördüklerinde, kendi geleneksel bilgi birikimlerinden kopmayı modernleşmenin bir aracı olarak görürler. Halbuki geleneksel ve kadime dayalı bilgi birikimini moderniteyle sağlam sentezler oluşturabilenlerse özgün katkı yapabilme yeteneğini sürdürürler. Bu açıdan modern dönemde Çin'de ve Hint'te yaşananları bence çok yakından takip etmeliyiz, gelecekte belki de bilimsel ve felsefi yaklaşımların en özgün çalışmaları Çin'de ve Hint'te gelişecektir."

"BENİ HEYECANLANDIRIRDI"

İyi akademisyenler yetiştirmek görevimiz. Hiçbir haz bir fidanı yetiştirip ağaç olduğunu görmenin üstünde olamaz. Öğretim üyelerimize zikretmek istediğim bir başka husus zamanla eğitim makinalarına dönüşmeleri. 4 şubeli dersi vermek yerine 4 farklı ders vermek beni her zaman daha çok heyecanlandırırdı. Şimdi 3-5 yılda nesil değişiyor, şu anda teknolojik kullanımı itibariyle her şey çok çabuk değişiyor.

Öğretim üyeliğini aşkla yapılan ve son nefese kadar sürdürülen bir şey olarak görmek lazım. Eğitim araştırma dengesini gözetmeleri ve hayatın içinde olmaları önemli.

EŞİM HAKARET GÖRMESİN DİYE...

28 Şubat döneminde başörtülü öğrencilerimizin nasıl dışlandığını hepimiz gördük. O dönemde ben de hocaydım. Bir profesör olarak eşimin ihtisas bitirme imtihanında hakaret edilmesin diye kapıda bekledim. Üniversitelerimiz tek bir düşünceye ait olamaz. Üniversiteler ideolojik ortam olamaz

Güncelleme Tarihi: 20 Ekim 2014, 14:08
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner208

banner148

banner150

banner153