banner171

TAŞLAR YERİNE OTURUYOR

15 Temmuz akşamı alçak haşhaşi kadrolarının tertiplediği kalleş pusu girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Uzun uzun bu darbe girişiminin öncesi, planları, yapılmak istenenleri gibi detayları anlatmayacağım. Zira o hainlerin sokağa indiklerinin hemen akabinde tüm TV kanalları ve sosyal medya bunları paylaşıyor, sizler de okuyor, izliyorsunuz. Bahsedeceğim konu ise yine bir takım kişilerce sulandırılmaya çalışılan PDY yani paralel devlet yapılanması ve onun adeta Allah’a taparcasına sığındıkları sözde Hocaları hakkında olacak. 

Devlette devamlılık esastır. Yani iktidara hangi parti gelirse gelsin, devletin işleri kesintiye uğramaz, süreklilik arz eder. Olması gereken budur. Hocaefendi diye geçinen zatın bu söylemi çok iyi kavradığını varsayıyorum. Neden derseniz, cemaat olarak adlandırılan, işlerinin dünyeviden ziyade manevi yolla insanlara hizmet etmek olduğunu vaat eden bir yapının tüm unsurları yıllardır devlet kadrolarına sızmaya devam etmiş olması başka bir yolla ifade edilemez. Ayrıca yine sözde dini söylemler üzerine kurulmuş bir yapının para-pulla olan ilişkisi ancak kendi ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek kadar olması gerekiyor iken ne hikmetse bunların bankalardan TV kanallarına, holdinglerinden kargo firmalarına kadar sayısız şirketler ile ekonomide boy göstermelerini saymıyorum bile. İşte 1960’lı yıllarda CIA’in Türkiye’de ilk kez denemeye soktuğu dini-siyasi akımın temsilcisi Yaşar Tunagür’ün İzmir- kestanepazarında piyasalara kazandırdığı bu adam ( Afedersiniz, adam derken dahi hicap duyuyorum) sabırlı bir şekilde yapılanmasını sürdürdü.  İktidarda kim var ise onunla sıkı ilişkiler içerisinde bulunarak sözde eğitim gönüllüsü adı altında ne hikmetse İslam dünyası yerine sürekli gayrımüslimlerden takdir, övgüler ve ödüller görerek bugünlere kadar geldi. 

Ak Parti ile olan ilişkilerinde ise, Cumhurbaşkanımız dahi “ Aldandık, alınları secdeye gidiyor, yanlış yapmazlar zannettik “ diyerek büyük bir hatayı kabul etmiş iken bugün gelinen noktada Hasan Sabbah’ın torunları adeta dedelerine rahmet okuturcasına boylarından büyük işlere girmekte abes görmediler. 17-25 Aralık darbe girişiminin sonraki ilk gününde, yani 18 Aralık tarihinde yazdığım “The Cemaat” isimli yazımda aslında satılmış piyonların kimlere nasıl hizmet! Ettiklerini yazmıştım. Merak edenler açıp okuyabilir. Gelgelelim aradan geçen bunca süre zarfında sinsi ve uzun bekleyişlerini nihayete erdirmek istercesine kalleş bir harekata giriştiler. 

Yazının başlığında belirttiğim detay ise adeta bu komplo hareketinin şifrelerini önceden vermeye başlayan Ergenekon, Balyoz, Casusluk vb davalar oldu. Dönemin Ak Parti hükümetinin sürekli tekrarladığı şey ; “ Yargı bağımsızdır, yargının işine karışmıyor ve mahkemelerden çıkacak sonuca saygı duyuyoruz” oldu. Aksini iddia eden var mı? O günkü davalarda açığa alınan subay ve generallerin yerine daha alt kadrolarda olan kalleş ve sözde asker özde terörist olan yandaşlarını adım adım yerleştirerek tezgahı kurmaya devam ettiler. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Bugün gelinen noktada tekrar yargılanan ve beraat eden bu subay ve generaller Genelkurmay tarafından yeniden göreve çağrıldılar. Çünkü alçak, hain, kalleş asker görünümlü teröristlerin boşalttığı kadrolar için uygun rütbe ve pozisyonda personel olmadığı ortaya çıktı. 

Cumhurbaşkanımız, Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın meydanlara, sokaklara çıkın emri ile o meşum gecede Darbeyi ve hain darbeci teröristleri canını görmezden gelerek durduran, tankların altına yatan, tankların üstüne çıkan, bayrağı için meydanlarda sabahlayan bu asil millet , gün gelecek ülkesinin dünyada söz sahibi olduğu yarınlarında çocukları ve torunlarına gururla anlatacağı tek bir şey olacak : BEN ORADAYDIM! 
Hemen hemen her yazımın sonunda paylaştığım bir duam var, sizlerin de en içten şekilde amin dediğinizi duyar gibiyim. Allah Devlete ve Millete zeval vermesin.  Ve son olarak ekliyorum; Ben de oradaydım demek için haydi sizde meydanlara!
YORUM EKLE

banner208

banner148

banner150

banner153