banner171

KÜRESEL ŞER ODAKLARI:BATININ İKİYÜZÜ

KÜRESEL ŞER ODAKLARI:BATININ İKİYÜZÜ
Merhaba sevgili okurlar.
Küresel Şer Odakları konulu yazımızın birinci kısmında başta ABD ve İsrail olmak üzere Batı dünyasının ikiyüzlü tavırlarını ortaya koymaya çalışmıştık örnekler vererek. Bu yazımızda ise örnekleri çoğaltarak devam etmek istiyorum.
İlk yazıda konu olan Afganistan ve Irak devletlerinin ardından sırada Batı dünyası için tehdit! Arzeden bir çok ülke daha vardı.  Günümüzde batı, ilim ve teknolojide öncüdür, ancak maalesef batılı devletler birçok yerde bu üstünlükten 3. Dünya ülkelerini yağmalama yolunda yararlanıyor.
Arap Baharı olarak adlandırılan devrimlerde Devlet Başkanları halkın isyanı ile koltuklarından hatta canlarından oldular. Tunusluların öfkesi karşısında Washington'un önerdiği "yeni adam" kimdi? Eski diktatörün başbakanı! Mısırlıların değişim talebi karşısında kimi o pozisyona yerleştirmeye çalıştılar? CIA'nin yetiştirdiği eski ordu komutanını! Eski diktatörleri koltuklarında tutan kimdi ki? İsimler değişiyor ama sistemler asla değişmiyor ne yazık ki. Şimdi  Libya ve Bahreyn devletlerini kıyaslayalım izninizle. Her ikisinde de Batının tabiri ile baskıcı rejimler iktidarda idi. Her ikisi de petrol zengini idi. Tek farkları ABD ve Batı çok uluslu şirketleri Libya petrolünü kullanamazken Bahreyn adeta ABD nin Ortadoğu stratejik ortağı gibi hareket ediyordu. Zira meşhur 5.filo da Bahreyn de bulunuyor. Bu  filo ilk körfez savaşında,Irak ve Afganistan saldırılarında aktif rol oynadı. Gelgelelim Arap baharı malumun ilanı ile Bahreyn’e de sıçradı. Halk sokaklara döküldü ama o da ne?  ABD, kendisi için stratejik öneme sahip Bahreyn’e mevcut hükümeti desteklemek adına müdahale de bulunurken; Afrika kıtasının en zengin petrol ülkesi Libya’ya, -sözde- halkı desteklemek için müdahale ettiğini açıklamaktan çekinmedi.  Aradaki farkı görebiliyor muyuz? Emekli General Nejat Eslen’in bir TV programında yaptığı yoruma bu noktada yer vermek istiyorum:
“ABD için uzun vadeli tehdit, Çin’in Libya ile yakınlaşıp, buradaki petrole hâkim olmasıdır.”
Bu arada Libya’nın resmi olmasa da fiziken bölündüğünü öğrenmiş bulunmaktayım. Petrol yataklarının ağırlıkta olduğu doğu Libya toprakları içişlerinde özgür olduklarını açıklarken dış işlerinde UGK ye bağlı olduklarını bildirdiler. Ne tesadüf ama.. (Libya ve ülkemizin dış politikası konusunu daha önce yazmış olduğum “Nato ve Libya gerçeği” başlıklı yazıda okuyabilirsiniz.)
Böyle bir ülke daha hatırlıyorum. Hem Afrika kıtasında, hem petrol zengini hem de  ikiye bölünen.  Evet Sudan’dan bahsediyorum. 1950 li yıllardan itibaren özellikle ülkenin güneyine yollanan misyonerler vasıtasıyla önemli bir kısmı hristiyanlaştırılan bölge, aynı zamanda petrol yataklarına sahip. 2005 yılı itibariyle günde 450.000 varil ham petrol!  Güney Sudan, Batılı güçler tarafından sürekli olarak silah, siyasi ve ekonomik yönden desteklenmiştir. Güney Sudan ile Kuzey Sudan arasındaki ayrılıkçı hareketler 30 yıl sürmüştür. 9 Ocak 2005 tarihinde başlayan 2. Sudan İç Savaşı sırasında Batılı güçlerin tam desteğini alan Güney Sudan, 9 Temmuz 2005’te özerkliğini ilan etmiştir. Özerklik bağımsızlığın yolunu açmış ve yapılan referandumla 9 Temmuz 2011 tarihinde resmen bağımsız Güney Sudan Cumhuriyeti kurulmuş oldu. Ne acıdır ki bu yapay devleti ilk tanıyan devlet de koparıldığı Kuzey Sudan oldu.
Endonezya devletini nasıl bilirsiniz? Bağımsızlığını kazanmasının ardından Batı desteğiyle işbaşına gelen Suharto, yukarıda örneklerini verdiğimiz ülkelerde ki rejimler gibi bir sistem kurdu.  Benim uzun uzun yazmama gerek yok, internette Suharto’nun ne gibi haksızlıklar,işkenceler ve insan haklarıyla bağdaşmayan işlere giriştiğini okuyabilirsiniz. Zaten konumuz bu değil.  Endonezya’ya bağlı olan ve  isyan eden 2 toplum var. Birincisi, Portekiz sömürgesi olan ve misyonerler vasıtasıyla hristiyanlaştırılan Timor bölgesi,namı diğer Doğu Timor. İkincisi ise 4 Kasım 1976'da Tungku Hasan di Tiro'nun liderliğinde bağımsız bir devlet kuran ve devletlerini İslam şeriatına göre yönetme azminde olduklarını bildiren Açe Sumatralıların toplumu. Ne oldu dersiniz ? Açe Sumatralıların bu devletlerinin Endonezya tarafından yıkılıp yaşadıkları bölgenin ilhak edilmesi karşısında tek kelime bile sarf etmeyen Batı'nın ve BM'in Doğu Timor sorununu sürekli gündemde tutmaya çalışması da iki yüzlülüğünün bir göstergesidir. 2000 yılında Doğu Timor Demokratik Cumhuriyeti isimli ülkenin kurulduğunu bir çoğumuz bilmeyiz bile.
Avrupa’nın ortasında bir Müslüman devlet istemediğini açıkça ifade etmekten çekinmeyen Batı dünyası, 4 yıl boyunca Sırp vahşetine dur demedi Bosna’da. Savaş öncesinde ülkede bulunan BM askerleri , barış adına halktan ve askerlerden silahlarını topladılar, ama Yugoslavya ordusunu oluşturan Sırplara dokunan olmadı mesela. Ya da BM askerlerinin gözü önünde ve himayesinde Srebrenica da 8bin Boşnağın sistematik imhasını kim unutabilir? Soykırım ve katliamların ardından uyduruk bir barış anlaşması ile Bosna’nın asıl sahibi olan Boşnakları azınlık durumuna düşürdüler en sonunda. Bugün Bosna Hersek Federasyonu isimli devleti de 1 Boşnak, 1 Hırvat ve 1 Sırp üyenin oluşturduğu Başkanlık Konseyi yönetiyor ve içerisinde yine 3 ayrı devletçik barındırıyor. Nerede kaldı adalet?
Daha ne ülkeler,ne coğrafyalar var Batının ikiyüzlülüğünü haykıran. Bosna-Hersek'te, Arnavutluk'ta, Cezayir'de, Tunus'ta, Çad'da, Eritre'de, Mısır'da, Afganistan'da, Keşmir'de, Doğu Türkistan'da, Çeçenya'da, Endonezya'da, Tayland'da, Filipinler'de, Burma'da, ya da Sudan'da dünya Müslümanlarının ezilmeye, baskı altına alınmaya ve yok edilmeye çalışıldıklarını rahatlıkla görebiliriz. Müslümanlar Bosna'da Sırplar, Keşmir'de Hindular, Kafkaslar'da Ruslar, Cezayir, Mısır, Fas, Endonezya gibi ülkelerde de baskıcı rejimler tarafından hedef alınmaktadırlar.
Bu konuyla alakalı ilk yazımızda Makedonyalı İskender’e ait bir anekdottan bahsetmiştik, şimdi görüyor musunuz aradaki bağlantıyı? Böl-parçala-yönet. Bu kadar basit. Ama basit olmayan bir gerçek var ki bu dünyada yapılanların hesabı da elbet bir gün sorulacak. Bizim yapmamız gereken kimin dost kimin düşman olduğunu iyi ayırt edebilmek.
“Müminler, müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmesinler; kim böyle yaparsa Allah katında bir değeri yoktur, ancak, onlardan sakınmanız hali müstesnadır. Allah sizi Kendisiyle korkutur, dönüş Allah’adır.”(Âl-i İmran 28)
[email protected]


YORUM EKLE

banner208

banner148

banner150

banner153