banner171

İsrail'de gözaltına alınan Türk gazeteciler İstanbul'a geldi

Sadakataşı Derneği ile Kudüs'e giden ve havaalanında gözaltına alındıktan sonra sınır dışı edilen 2'si gazeteci, 7 kişi yurda döndü.

İsrail'de gözaltına alınan Türk gazeteciler İstanbul'a geldi
 Sadakataşı Derneği ile Kudüs'e giden ve havaalanında gözaltına alındıktan sonra sınır dışı edilen 2'si gazeteci, 7 kişi yurda döndü.
Gazeteci Halime Kökçe, Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk, Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Levent Uslu, Sadakataşı Derneği Başkanı Kemal Özdal, dernek yetkilileri Dürdane Özdal, Fatih Bolcan ve Sümeyra Bolcan THY'nin tarifeli seferiyle İstanbul'a geldi.

Sınır dışı edilen Türkler, Atatürk Havalimanı'nda AK Parti Gençlik Kolları, Milli Türk Talebe Birliği ve Memur-Sen üyeleri tarafından karşılandı.

Sadakataşı Derneği Başkanı Kemal Özdal, yaptığı açıklamada, bu yıl 4'üncüsünü gerçekleştirmek istedikleri Mescid-i Aksa iftarları için İsrail üzerinden Filistin'e gitmek istediklerini, ancak İsrail'de gözaltına alındıklarını söyledi.

THY'nin tarifeli uçağı ile İsrail'e gittiklerini anlatan Özdal, şöyle konuştu:

KEMAL ÖZDAL: "İNER İNMEZ İSRAİLLİ YETKİLİLER PEŞİMİZE TAKILDI"

"Daha uçaktan iner inmez uçağın körüklerinde peşimize takılan güvenlik görevlileriyle pasaport kontrolüne kadar geldik. Burada İsrail istihbarat birimlerince gözaltına alındık. Gözaltına alınır alınmaz pasaportlarımıza ve telefonlarımıza el konuldu. Uzun bir bekleyişin ardından başta ben ve diğer arkadaşlarımızı 7-8 saat süren sorgudan geçirdiler."

"NEDEN SORGULANDIĞIMIZI AÇIKLAMADILAR"

"Bu sırada İsral'in hırçın, korkak ve agresif yüzüne bir kez daha tanık olduk. Sorgu sırasında bizi neden sorguladıklarını açıklamadılar. Bize hiç bir gerekçe göstermeden, TRT ekibi hariç 7 kişiye sınır dışı işlemi uyguladılar. 10 yıl süreyle İsrail'e giriş yasağı getirdiler. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız ve Dışişleri yetkilileri başımıza gelenlerin daha olumsuz sonuçlanmaması için bizimle ilgilendiler."

HASAN ÖZTÜRK: "İSRAİL KEYFİ BİR DEVLET"

Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk ise daha önce defalarca İsrail'e gittiğini ifade ederek, "2 ay önce beni kabul eden devlet bu sefer kabul etmiyor. Gerekçe yok. Gazeteci olduğum biliniyor, yazıp çizdiğim biliniyor ama beni sınır dışı ediyor. İsrail keyfi bir devlet. Antidemokratik bir devlet. Türkiye'de batıda 'özgür basın, basın özgülüğü' diyorlar ya; gitsinler bunu İsrail'de söylesinler bakalım. Özelikle Halime Kökçe ile ikimizi pasaport kontrolünden geçtikten sonra havaalanından çıkışta gözaltına alıp tekrar havaalanına soktular. Bunun için İsrail keyfi bir devlettir, keyfi bir devlet gayri meşru bir devlettir. İsrail bizi kapı dışarı eder biz bacadan da girmesini biliriz" dedi.

HALİME KÖKÇE: "PROVOKATİF VE KÜSTAHÇA SORULAR SORDULAR"

Gazeteci Halime Kökçe de El Aksa'yı, El Fetih'i, El Halil'i, Ramallah ve Batı Şeria'yı görmeyi umarak bu yolculuğa çıktıklarını ancak bunun yerine İsrail'in gerçek yüzünü gördüklerini belirtti.

"Telefonlarımızı şifreleriyle birlikte aldılar" diyen Halime Kökçe, "Birbirimizi eklediğimiz bir Whatsapp grubu vardı seyahat öncesinde. Sorguda bize "O Whatsapp grubunda şunları tanıyor musun, nereden tanıyorsun?" gibi içerik soruları sordular. Defterleri karıştırmışlar. "Bülent Yıldırım'ı nereden tanıyorsun" ya da defterimde İran telefon numarası var, "ne alakan var İran'la" gibi sorular" diye konuştu.

Halime Kökçe, İsrailli polislerin gözaltına aldıkları erkek arkadaşlarına masaya yumruk vurarak yüksek sesle sorular sorduğunu, kadınlara ise son derece provokatif ve küstahça sorular yönelttiklerini belirtti.

"Sınandık kısaca" diyen Halime Kökçe, "Hiçbir arkadaşımız sesini yükseltmedi. Sakin bir şekilde atlatmaya çalıştık sorguyu. Sonuç olarak bitecek ve geçeceğiz diye düşünüyorduk ama bu şekilde 6 saat geçti. 6 saatin sonunda sorgumuz bitti ve telefonlarımızı dağıttılar. Sonrasında biz de Türkiye'yi aradık" ifadelerini kullandı.

"BURASI TÜRKİYE DEĞİL, BURASI BÜYÜK İSRAİL!"

Halime Kökçe, 7 saatin sonunda ise deport edildiklerinin kendilerine bildirildiğini ve 10 yıl süreyle İsrail'e giriş yapamayacaklarını söyledi. Bunun üzerine, "Biz uluslararası basın kartı taşıyan gazetecileriz, bunu nasıl yaparsınız?" diye üstelediklerini ifade eden Kökçe, polislerden birinin "Burası Türkiye değil, burası Büyük İsrail. Biraz daha üstelerseniz kelepçe takmak zorunda kalacağız diye kelepçe çıkardı polislerden bir tanesi" dedi.

"PARANOYA ÜZERİNE KURULU BİR SİSTEM"

"Son derece paranoya üzerine kurulu bir sistem, her şeyi aradılar. Çok afedersiniz bütün kıyafetlerimizi didik didik ettiler" diyen Kökçe, "Açıkçası çok da insanı öfkelendirici bir durum. biz Kudüs'ü görmeye geldik, Mescid-i Aksa'yı görmeye geldik ve göremeden geri dönüyoruz" diye konuştu.

"TÜRKİYE'DE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN YANIP YAKILAN ARKADAŞLARA SELAM SÖYLÜYORUM"

Sözlerini Türkiye'deki bazı gazetecilere seslenerek noktalayan Halime Kökçe, "Buradan basın özgürlüğü için yanıp yakınan arkadaşlara selam söylemek istiyorum. İsrail'de gazetecilere böyle davranılıyor" dedi.

LEVENT USLU: "BİZE ERDOĞAN'IN PARTİSİNDEN MİSİNİZ DİYE SORDULAR"

Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Levent Uslu da şunları söyledi:

"Bize baba ismimizi sordular. Telefonumuzu, ev telefonumuzu, e-malimizi sordular. Ancak bir şey daha sordular. Bize dedemizin adını da sordular. Yani bizim dedemize varana kadar bütün bilgilerimiz onlarda var. Ne işi var nasıl gitmiş bunların araştırılması lazım. Telefonlarımızı alıp incelediler ve sorguya çektiler. Bize 'Türkiye'deki seçimlerde hangi siyasi partidendiniz' diye sordular. Tercüman istedik 7-8 saat sonra geldi. Biz İngilizcesini bilmediğimizi söylediğimizde 'Erdoğan'ın partisinden misiniz?' diye sordular. Hala bu korkaklar 'One minute' de kalmışlar. Mavi Marmara ile denizden gittik. Biz havadan gittik şimdi sıra kara harekatındadır."

ALİ YALÇIN: "MAVİ MARMARA RUHUNU SONUNA KADAR YAŞATACAĞIZ"

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, sınır dışı edilen arkadaşlarıyla iftihar ettiklerini belirterek, "Arkadaşlarımızın sınır dışı edilmesi aynı zamanda İsrail'in sinirlerinin delik deşik edilmesi anlamına geliyor. Onun için burada yapılan işin son derece kıymetli olduğunu, İsrail'in gerçek yüzünün tüm dünyaya gösterildiğini düşünüyorum. Bu yaşananlardan sonra bir sorumluluk var, Türkiye kendi topraklarına İsrail'den gelmiş olan STK temsilcilerini, gazetecileri, aynı muameleye tabi tutmalı ve buradan deport ederek göndermelidir. İsrail ne kadar zulüm yaparsa yapsın Mescid-i Aksa özgürleşene kadar Türkiye'deki duyarlı insanlar olarak Memur-Sen ailesi olarak Mavi Marmara ruhunu sonuna kadar yaşatacağız" diye konuştu.

Güncelleme Tarihi: 26 Haziran 2015, 14:37
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner208

banner148

banner150

banner153