banner171

13 askeri bizim uçaklar mı bombaladı?

Taraf yazarı Emre Uslu 13 şehit olayıyla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. İşte Uslu'nun o iddiaları...

13 askeri bizim uçaklar mı bombaladı?
Taraf yazarı Emre Uslu 13 şehit olayıyla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. İşte Uslu'nun o iddiaları...

Diyarbakır'daki kanlı saldırıyı daha önceden tahmin eden Taraf yazarı Emre Uslu, 13 şehit ile ilgili çarpıcı iddialar ortaya attı.

İşte Emre Uslu'nun Taraf'taki o yazısı...

13 çocuk neden ve nasıl öldü

Diyarbakır’da maalesef beklenen oldu ve barışı, daha fazla demokrasiyi, daha fazla huzuru, ve elbette yeni anayasayı istemeyen çevreler bir kez daha barış adımlarını bombaladı. Bu ülkede kodları çözenler için yeni bir durum değil. Bundan sonra da böyle olacak. Yazdım, yeniden yazayım; bu katliamda bir ucu Ankara’da bir ucu Kandil’de bir ucu da İmralı’da son sürat ve acımasızca yürütülen İKTİDAR mücadelesinin izleri var. Katliamdan bir gün önceki yazımda da yazdım; Ankara’da YAŞ ve yeni anayasa tartışmaları, İmralı’da barış görüşmeleri sürdüğü sürece bu katliamlar devam eder. Saldırıdan önce yazdım, bir kez daha yazayım; bu işin PKK’ya bakan yönünde Öcalan’a rağmen hareket eden PKK’lıların eylemi var. Bu PKK grubuna Öcalan’ın da sözü geçmiyor. Bunun için Öcalan’ın önündeki en optimum çözüm PKK’nın Kuzey Irak’a çekilmesini sağlamak. Bunun için de özellikle barışı savunan aydınların “PKK Kuzey Irak’a çekilmeli” çağırılarını yükseltmesi gerekiyor.

Okurlardan gelen iletilerde “Bu iddianı somutlaştır” tepkileri alıyorum. Sanırım yeni anayasayı yaptırmama konusundaki direnişi somutlaştırmaya gerek yok. O her haliyle somuta dönüştü. YAŞ konusu ile ilişkisini somutlaştırmamı isteyenlere şunu hatırlatayım: Eşref Bitlis’in karanlık ölümünün arkasında bir “tasfiye” var idiyse, bu yönde iddialar varsa, “intihar etti denerek öldürülen albayın dosyaları nasıl kapatıldıysa, bu olayların arkasında da terfi mücadelesi olma olasılığı hayli yüksektir. Sadece geçen YAŞ’ta yaşananlara bakmak bile yeterli.

YAŞ’taki terfi mücadelesinin ilkeleri ve kuralları çiğneme noktasına kadar gittiğini anlatmak için daha somut bir örnek vereyim. Biliyorsunuz TSK bazı TV ve gazetelere ambargo koyuyor. Onlara konuşup beyanat vermiyor, onlarla irtibata geçmiyor. TSK aleyhine haberler yapılsa bile arayıp o kanal ve TV’lere bilgi verilmiyor. Bunların en başında da Samanyolu televizyonu geliyor. TSK’nın bu kesin kuralı ve akreditasyonu, YAŞ’ta terfisi gelen komutanlar olunca rafa kalkıyor. Örneğin YAŞ’ta dosyası görüşülecek Aslan Güner kendisinin bir görüntüsü Samanyolu televizyonunda kullanıldı diye önce Yeni Şafak’tan Abdulkadir Selvi’yi arayıp o haberi düzelttirmek istiyor. Daha sonra da Samanyolu televizyonunun Ankara temsilcisi Abdulkadir Abdulkadiroğlu’nu arayıp talebini iletiyor. Bazıları bunda ne var diyebilir. Bunda şu var: Kurumun menfaati sözkonusu olduğunda bile ambargo konulan bir televizyona kişisel menfaat, YAŞ’ta terfii etkileme olasılığı olunca hemen o ambargolar kalkıyor. Burada bir ilkesizliğin altını çizmek için bu örneği verdim.

Aynı ilkesizlikle birbirinin ayağını kaydırmak isteyen kişilerin birbiri hakkında çıkardıkları ses kasetleri, ses kasetlerinde “Biraz da Kara’cı korgeneral içeri alınsın ki önümüz açılsın” diyebilen “istihbaratçı” generalleri birarada düşündüğünüzde YAŞ’ın bir yaşam mücadelesi olduğunu görürsünüz. Bir yanda “Kara’cı generaller de içeri alınsın önümüz açılsın” diyen general bir yanda da “Komutanlar içeri alındığı için zaaf oluştu o nedenle bunlar oluyor” diye Ergenekon’un argümanını Meclis kürsüsüne taşıyan Kemal Kılıçdaroğlu. Demek ki orduda komutan zafiyeti yok, zafiyeti olan komutanlar var. Darbe yapma zafiyeti içinde olanlar, arkadaşı tutuklansın da kendisi terfi etsin zafiyeti içinde olanlar, kurumun menfaatleri dururken kendi menfaati için kurumun ilkelerini bile hiçe sayıp YAŞ kulisi yapan ve kulisçi komutanlar oldu hep. Darbeleri yapan ekiplere darbe zaafı içindeydiler demek sanırım ‘askeri tezyif, komutanı zaaf içinde gösterme’ suçuna girmez...

Bütün bu zaaflar Diyarbakır’daki katliamda etkili oldu mu; araştırılması gereken bir soru. Bu konunun araştırılması için en başta sorulması gereken soru şu: Neden bu kadar şehit verdik? Gazeteye yansıyan bilgilere bakılırsa o çocuklar yemek yemek için mola verdikleri sırada saldırıya uğramış. En temel, askerliğini yapanlar dahi bilir ki, bir grup bir yere toplandığında onların güvenliği için çevre nöbetçileri çıkarılır. Bu nöbetçilerin yerleri, sayıları, yeterlilikleri konusunda bir zafiyet var mı, örneğin bunun araştırılması gerekiyor.

Daha önemli bir soru daha var. O askerler kendi uçaklarımızdan atılan bombalarla mı şehit oldu? Eğer durum böyleyse doğrusu ben daha da çok ürperiyorum. Çünkü Hava Kuvvetleri’nde Bilgin Balanlı’nın tutuklanmasından sonra bir ekibin ciddi oranda kimyası bozuldu. Bu kimya bozukluğu YAŞ’ta istifa tehdidi masaya sürülecek derecede komuta kademesini etkiledi. Balanlı’nın kendi yurttaşımızın çiftliğine hava harekâtı yapmak için çalışmalar yaptığı ıslak imzalı belgelerle ortaya çıkan bir komutan olduğu unutulmamalı. Bu çılgınlığı göze alanların başka ne tür çılgınlıkları göze alabileceklerini düşünmek bile istemiyorum. Bu nedenle o çocukların gerçekten nasıl öldüklerinin adam gibi araştırılması gerekiyor. Kendi uçağımızdan atılan bombalarla öldülerse, –ki olabilir– yanlışlıklar olabilir maalesef, o zaman gerçekten “yanlışlıkla” atılan bir bomba sonucu mu ölüp ölmediği de araştırılmalı. Bunun YAŞ çekişmeleri ve Balanlı’nın tutuklanmasıyla başlayan kimya bozukluğuyla ilişkisi de araştırılmalı.

Daha da önemlisi TSK’nın yaptığı o açıklamanın da gerçekliği araştırılmalı.

Biz o çocukların nasıl öldüğünü araştırıp ortaya çıkarmazsak bundan sonra gelecek ölümlerin de nedenlerini ve nasıllarını hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Tıpkı 33 er olayında olduğu gibi. O 33 erin neden ve nasıl öldüğünü o anda araştırmadığımız için o dönem sadece iki ay içinde 250’ye yakın insan daha öldü. Bu 13 asker de böylesi bir sürecin başlangıcı olabilir.


Burada PKK’nın da kendi içindeki çetecilere bakması gerekiyor. Onlar için de bir soru: Bundan bir yıl önce PKK’nın ateşkes ilan ettiği gün Taksim’de intihar saldırısı yapan PKK’lıyı yönlendiren ve ona emri veren PKK’lının Silvan’da etkin olan PKK grubunun başı olması ile Öcalan 15 temmuzda savaşa gerek yok dediği halde asker kaçıran ve askere saldıran grubun aynı grup olması sizce tesadüf mü? Bu grubu Kandil mi yönetiyor, başkaları mı?

EMRE USLU - TARAF

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner208

banner148

banner150

banner153